Missouri savaş gemisi Dolmabahçe Camii ile Kız Kulesi’ne asılan mahyalarla karşılanmıştı
(Gerçek Tarih) – Gazeteci ve araştırmacı yazar Mustafa Armağan’ın “Bilinmeyen Yönleriyle İsmet İnönü Gerçeği” adlı kitabı yeniden gözden geçirilmiş haliyle 2022’nin mayıs ayında Hümayun Yayınları’ndan çıktı. Armağan’ın tek parti dönemi anlatmaya giriştiği hayli hacimli bu eser birbirinden ilginç detaylar muhteva etmektedir. Bu detaylardan bazıları kitabın, “Laik CHP, ABD gemisini mahya ile karşılamıştı” (s.235-240) başlıklı bölümde dikkat çekmektedir. Bunlardan bazıları Dolmabahçe Camii ile Kız Kulesi’ne asılan İngilizce “Welcome” yazılı mahyalar ile Amerikan zırhlısı Missouri’nin Türkiye’ye gelişi öncesi yapılan hazırlıklar.
Mustafa Armağan’ın “Bilinmeyen Yönleriyle İsmet İnönü Gerçeği” adlı kitabından söz konusu detayları Gerçek Tarih okurları için buraya alıyoruz:
“Mahya Payitaht İstanbul ile o kadar derinden özdeşleşmiştir ki, başka şehirlerde son yıllara kadar minareler arasına gerilen bu ışıklı yazıları pek göremezdiniz. Mesela ben Bursa’dan geçen çocukluğumda hiç mahya gördüğümü hatırlamıyorum. Lakin Ramazan’ın geldiğini önce ışıl ışıl mahyalarından anlardı İstanbullu.
Bir arefe gecesi Haliç Köprüsü’nde şehrin lacivert semasına asılan bu ışıktan yazıları görünce arşivimde sakladığım fersude bir gazete fotoğrafı canlanıverdi hafızamda. İster inanın, ister inanmayın, Cumhuriyetin 23.yılı olan 1946 yılında laikliği diline pelesenk eyleyen Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi İstanbul’daki Dolmabahçe Camii’ne ‘Hoşgeldiniz’ yazılı bir mahya astırmakta sakınca görmemişti. Ancak ilginç olan, bu mahyanın hangi dilde yazıldığı ve daha önemlisi kime hitap ettiğiydi.
Atatürk dönemi dahil olmak üzere CHP’nin 1960’ların ortalarına kadar Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı olmak bir yana, sıkı bir taraftarı olduğu gün gibi açık bir hakikattir. Mesela Chester Projesi –ki kanunu 9 Nisan 1923 günü TBMM’de kabul edilmişti- gibi şimdiki anlayışla bayağı ‘Amerikancı’ ve ülke topraklarını peşkeş çekiyor diye nitelendirilebilecek ekonomik taahhütlerin altına da girilmişti. Üstelik proje için gereken yasal düzenlemeyi Meclisten geçirdiğimiz hâlde biz değil, Amerikan tarafının verimli görmeyip bu işten vazgeçmiş olması daha ilginçtir!
Nitekim iktisat tarihçisi Prof. Dr. Korkut Boratav Türkiye’de kurulan hükümetlerin 1930’lara kadar yabancı sermayeye karşı olmak bir yana onunla uzlaşma işbirliğini hedef aldığını açıkça yazmıştır:
1930’lara kadar Türk hükümetleri, siyasî kadroları ve Türk burjuvazisi, emperyalizmle mevcut ekonomik bağları koparmayı değil, bizzat ortak olarak yabancı sermayeyle uzlaşmayı ve işbirliğini hedef almışlardı.
Demek ki, 1920’li yıllarda Türk hükümetleri ve siyasi kadroları ile yeni yeni palazlanan burjuvazimiz emperyalizmle ortaklığı ve uzlaşmayı hedeflemiş.
Prof. Boratav sözü 1923 tarihli Chester imtiyaz kanuna getiriyor ve bunun emperyalizme bir teslimiyet belgesi olduğunu söylüyor:
Yeraltı kaynaklarımızın önemli bir kısmını, yüz yıl için Amerikan sermayesine teslim eden bir imtiyaz sözleşmesinin [Meclis’te] iktisadî bir zafer olarak gösterilmesi düşündürücüdür.
Şimdi 1920’lerin anti-emperyalizm masalını burada sonlandıralım ve 1940’ların ortalarına sıçrayalım.
İkinci Dünya Savaşı bitmiş, Türkiye, ABD’nin başını çektiği Hür Dünya tarafını seçtiğini ve Komünist bloğa karşı olduğunu San Francisco Konferansı’na katılmakla göstermişti (Nisan 1945). İyi de bu ‘Amerikancılık’ anlamına gelir mi? diye soracaklara zamanın CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün 25 Şubat 1960’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı bir konuşmadan ibretlik birkaç satır nakletmek istiyorum. Gelecek bölümde genişçe ele alacağımız konuşmasında diyor ki İnönü:
Birleşik Amerika NATO’dan evvel yardımcımız, NATO içinde müttefikimiz, CENTO içinde ittifakın teşvikçisi ve bunlardan başka iktisadî, malî alanda kuvvetli desteğimiz olmuştur. Siyasî partilerin hiçbirinde Amerika (ile) münasebetleri kıymetli tutmayan bir telakki (anlayış) yoktur.
Buna rağmen siz hâlâ Türkiye’ye Amerikancılığı kim getirdi diye sorulunca Celal Bayar ve Adnan Menderes’ten başkası aklına gelmeyenlere inanmaya devam edin isterseniz.
WELCOME MISSOURI
Bu sımsıcak dostluk ortamını ısıtan olay, 1946 Nisan’ında gerçekleşir. Gazeteler günler öncesinden Missouri adlı ABD savaş gemisinin Cebelitarık’tan geçip İstanbul’a doğru gelmekte olduğunun haberleriyle dolup taşar. Amerikalılar sözde bir buçuk yıl önce ölen ama savaş şartlarından dolayı Türkiye’ye getirilemeyen eski Washington Büyükelçimiz Münir Ertegün’ün kemiklerini getirmektedir. Bunun tamamen bir bahaneden ibaret olduğu, bir süredir Türkiye’ye sarkmakta olan Sovyetler Birliği’ne gözdağı vermek ve bizi ABD koruma şemsiyesi altına aldığını ilan etmek maksadıyla geldiği, geliş tarihi olan 5 Nisan 1946’yı takip eden günlerdeki şaşaadan ayan beyan ortaya çıkacaktır.
Şimdilerde Amerikan karşıtı olduğunu iddia eden CHP’liler bile Missouri’nin gelişinin o yıllarda ne yaman bir coşkuyla kutlandığını hatırlayacaklardır. Mesela CHP’li Altan Öymen anılarında o günlerin İstanbul’undaki Amerikan bahriyelilerine yönelik hazırlıkları şöyle aktarıyor:
Amerikan denizcilerinin iyi şeyler görmesi isteniyordu. Dolmabahçe rıhtımından Taksim’e ve Beyoğlu’na giden yollardaki kötü görüntüler yok ediliyordu. O sırada genelevlerin bulunduğu Abanoz Sokağı da içten ve dıştan badana ediliyordu.
Ayrıca Missouri markalı bir sigara çıkarılmış, hakkında şiirler yazılmış, hatta Ankara’nın en iyi lokantalarından biri adını Washington Lokantası olarak değiştirmiştir.
Üstelik Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve İstiklâl Savaşı’nda asker kaçağı iken nasılsa Başbakan yapılan Şükrü Saraçoğlu ile birlikte göğsüne İstiklâl Madalyası takarak ABD’li generallerle boy boy pozlar vermekte herhangi bir sakınca görmemişti. Anlayacağınız CHP, o günlerde Amerikalı denizcileri ‘büyük üniforması’nı giyerek ağırlamakla meşguldü.”
KIZ KULESİ’NDE İNGİLİZCE MAHYA: WELCOME
Mustafa Armağan söz konusu kitabının “Laik CHP, ABD gemisini mahya ile karşılamıştı” başlıklı bölümünün sonlarına doğru Amerikalı denizcilerin İstanbul’da keyifli dört gün geçirdiğine ve Missouri gemisinin kapılarının günde iki saat Türk ziyaretçilere açıldığına dikkat çekiyor.
Armağan’a göre Amerikan askerleri bir tür ilk turist kafilesidir:
“Halk bir tür ilk turist kafilesi sayabileceğimiz ‘Coni’leri dünya gözüyle görmek ve kendilerine birşeyler satmak için âdeta seferber olmuştur. Dükkanların kapısına “Welcome” diye yazılması, o zamana kadar Rus Salatası diye bilinen soğuk yiyeceğin isminin Amerikan Salatası olarak değiştirilmesi, Aziz Nesin’in deyimiyle Beyoğlu’ndaki ‘Rus Çorapevi’ tabelasındaki ilk harfin silinerek ‘Us Çorapevi’ne dönüştürülmesi veya Rus Salatası’na Amerikan Salatası denilmesi gibi minik operasyonlar da kimi tepeden inme emirle, kimi de gönüllü olarak sırayla gerçekleştiriliyor, Türkiye 90’ların başına kadar sürecek olan Soğuk Savaş şartlarına ağır ağır ısınıyordu. Tabii ‘Welcome’ levhaları yalnız genelev, pavyon, bar gibi, eğlence yerlerinin kapılarına değil, Kızkulesi’ne de asılmıştı. Ancak bir ‘Welcome’ yazısı vardı ki, hepsini fersah fersah aşıyor ve CHP iktidarının laiklik söyleminin nasıl da kabukta kaldığını, hiçbir samimiyeti ve sahiciliği bulunmadığını en çarpıcı bir şekilde gösteriyordu. Bu, Missouri zırhlısının önünde demirlediği Dolmabahçe Camii’nin minareleri arasına asılan ‘Welcome’ mahyasıydı.”
gercektarih.com.tr