Necmettin Erbakan’ın milli görüş vizyonu ve siyasi mirası
Milli Görüş hareketi, Necmettin Erbakan’ın liderliğinde Türkiye’nin iç ve dış politikalarında önemli değişiklikler öneren bir politik hareketti. Erbakan’ın liderliğindeki Milli Görüş, genellikle tam olarak anlaşılamamış bir vizyon olarak görülebilir. Ancak, bu hareketin temelinde Türkiye’nin kendi teknolojisini üretmesi, dışa bağımlılıktan kurtulması ve bağımsızlığını koruması gibi önemli hedefler bulunmaktadır.
Necmettin Erbakan’ın Almanya’da aldığı eğitim, onun vizyonunu şekillendiren önemli bir faktördü. Türkiye’ye döndükten sonra Erbakan, ülkenin enerji sektöründe dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla “Pancar Motoru”nu icat etti. Bu milli motor, Türkiye’nin enerji üretiminde bağımsızlık sağlamak ve dışa bağımlılıktan kurtulmak için önemli bir adımdı. Pancar Motoru, sadece enerji sektöründe değil, aynı zamanda Türkiye’nin genel ekonomik bağımsızlığına yönelik bir çaba olarak da değerlendirilebilir.
Cumhuriyet dönemi İslamcılığı bağlamında, Necmettin Erbakan önemli bir figür olarak ortaya çıkmış ve sosyolojik değişimlere paralel olarak siyasi arenada etkili bir role sahip olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan çatışmaların ardından uzun bir fetret devrine giren İslamcılık, 1960’lı yıllarda daha belirgin bir şekilde görünür hale gelmiştir. Milliyetçilik ve muhafazakarlık altında kendine bir yer bulan bu akım, yeni dernekler, dergiler ve kitaplar aracılığıyla İslam dünyası hakkında farkındalığın artmasına katkı sağlamıştır. Bu dönemde, İslamcılık etrafında ortaya çıkan yorumlar, Milliyetçilik ve muhafazakarlıkla olan mesafeyi derinleştirmiştir.
Milli Görüş Hareketi, bu dönemdeki değişim sürecinde 1970’lere doğru Milliyetçilikten nispeten ayrılmış, kendine özgü bir İslamcı ve muhafazakar söyleme sahip olmuştur. Bu bağlamda, Necmettin Erbakan’ın liderliği altında hareket, farklı ve birbirinden uzak dini yorumlara sahip gruplardan destek görmüştür. Bu destek, Erbakan’ın söyleminin geniş bir çeşitliliğe hitap etme başarısıyla ilişkilidir. Ancak, destek bulunan gruplar arasında, bazı dini cemaatler ve radikal yorumlara sahip olanlar dışında, Milli Görüş Hareketine karşı çıkanlar da olmuştur. Erbakan’ın liderliğindeki hareketin çeşitli dini yorumları içermesi, bu destek ve çatışmaların karmaşıklığını artırmıştır. Hareketin içindeki bu çeşitlilik, dini spektrumun farklı noktalarından insanların Erbakan’ın liderliğini benimsemesine olanak tanımıştır.
Necmettin Erbakan’ın söylemi, bu çeşitliliğe rağmen geniş bir takipçi kitlesine ulaşmayı başarmıştır. Onun liderliği, İslamcılık hareketinin siyasi arenada daha etkili ve belirgin bir konum elde etmesine katkı sağlamıştır. Erbakan’ın liderliği altında Milli Görüş Hareketi, sosyal ve siyasi değişimlerle entegre olarak Türkiye’nin siyasi sahnesinde önemli bir aktör olmuştur.
Milli Görüş hareketi, ekonomik bağımsızlığın yanı sıra dış politikada da önemli değişiklikleri savunmuştur. Erbakan, Türkiye’nin bağımsız bir dış politika izlemesi gerektiğine inanıyordu. Bu bağlamda, Türkiye’nin kendi çıkarlarını öne çıkaran bir dış politika izlemesi ve uluslararası ilişkilerde daha aktif bir rol alması gerektiğini savunuyordu.
Milli Görüş’ün temel prensiplerinden biri de adalet ve eşitlik ilkesiydi. Erbakan, toplumda adaletin sağlanması ve her kesimin eşit haklara sahip olması gerektiğine inanıyordu. Bu prensipler, sosyal adaleti sağlama amacını taşıyor ve toplumsal dengenin korunması için çaba harcanmasını savunuyordu.
Necmettin Erbakan’ın Başbakanlık koltuğunu ortağına devrettiği dönemdeki düşünceleri hala birçok kişi tarafından net olarak anlaşılamamıştır. Ancak, bu kararın alındığı dönemde 28 Şubat süreci gibi ülkenin istikrarını tehdit eden bir atmosferin oluştuğu düşünüldüğünde, Erbakan’ın ülkenin istikrarını ve birliğini koruma amacı güttüğü söylenebilir.
Necmettin Erbakan’ın liderliği, sadece siyasi bir parti liderliği değildi; aynı zamanda ülkenin bağımsızlığına duyduğu derin bir bağlılığın ifadesiydi. Siyasi kariyeri boyunca, Türkiye’nin kendi teknolojisini üretmesi ve dışa bağımlılıktan kurtulması için çaba sarf etti. Özellikle Pancar Motoru gibi yerli üretim girişimleri, Erbakan’ın ülkesinin ekonomik bağımsızlığını güçlendirmeye yönelik kararlılığının bir yansımasıydı.
Başbakanlık koltuğunu devrettiği dönemde, Erbakan’ın düşündükleri belirsiz olsa da, ülkenin içinde bulunduğu siyasi atmosferin etkisiyle bu kararı aldığı söylenebilir. 28 Şubat süreci, askeri müdahale tehdidiyle karakterize edilen bir dönemdi ve Erbakan’ın istikrarı koruma amacı güderek koltuğu devrettiği düşünülmektedir.
Milli Görüş fikri, sadece siyasi bir ideoloji değil, aynı zamanda endüstri ve teknoloji alanında ülkenin kalkınması için çaba sarf eden bir yaklaşımı ifade ediyordu. Erbakan’ın liderliği altında, Türkiye’nin kendi kaynaklarına dayanarak güçlenmesi ve dışa bağımlılıktan kurtulması hedefleniyordu. Bu, sadece siyasi bir çaba değil, aynı zamanda ekonomik ve teknolojik bağımsızlık hedefi taşıyan bir liderlik anlayışının yansımasıydı.
Necmettin Erbakan’ın önderliğindeki Türkiye’nin finansal sistemde gerçekleştirdiği önemli değişiklikler, sadece ülkenin iç meseleleriyle sınırlı kalmamış, aynı zamanda uluslararası finans düzenine meydan okuyan bir perspektife işaret etmiştir. Erbakan’ın faiz sistemini çökertmeye yönelik adımları, Türkiye’nin bağımsız bir finansal yapıya kavuşma çabasının bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
Erbakan, faiz sistemine karşı çıkarak havuz sistemine geçiş yapmıştır. Bu sistemde, hazine gelir ve giderleri bir havuzda toplanmış, kamu kurumlarının paraları kamu bankalarında birleştirilmiştir. Bu adım, Türkiye’nin iç borçlanma faiz oranlarında %2,1’lik bir düşüş sağlamıştır. Kamu kurumlarının kredi ihtiyaçları da artık kamu bankalarından karşılanmış, özel bankalardan kredi alınması yasaklanmıştır.
Bu finansal reformlar, Türkiye’nin dünya faiz lobisinin etkisinden kurtulmasını sağlamıştır. Erbakan’ın liderliğindeki Türkiye, borç almadan var olma yolunda önemli bir adım atmıştır. Bu durum, ülkenin finansal bağımsızlığını pekiştirmiş ve uluslararası arenada daha güçlü bir konuma gelmesini sağlamıştır.
Erbakan’ın havuz sistemi, sadece Türkiye’yi değil, aynı zamanda diğer üçüncü dünya ülkelerini de etkileyebilecek bir model olarak düşünülmelidir. Eğer benzer bir sistem diğer ülkelerde uygulanırsa, faizsiz kredi anlaşmaları ve finansal bağımsızlık hedefleriyle birlikte bölgesel ve küresel düzeyde olumlu değişimlere öncülük edebilir.
Hayal edin ki, İslam birliği kurulduğunda 60 devlet kendi aralarında faizsiz kredi anlaşmaları yaparak finansal dayanışma içine girdi. Erbakan’ın havuz sistemi, bu birlikteliği destekleyerek İslam dünyasının ekonomik gücünü artırabilir.
Necmettin Erbakan’ın Kıbrıs konusundaki görüşleri, günümüzde hala önemli bir perspektife sahiptir. Erbakan’ın, “biz zaten bağımsız bir devlete sahibiz, dünyaya tanıtalım” şeklindeki ifadeleri, ulusal bağımsızlığın vurgulanması ve Kıbrıs’ın bağımsız bir devlet olarak tanıtılması gerekliliği üzerine odaklanan bir bakış açısını yansıtmaktadır.
Milli Görüş, Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durmasını, bağımsızlığını korumasını ve kalkınmasını hedefleyen bir felsefe olarak öne çıkar. Erbakan’ın liderliğinde, bu ideallerle uyumlu olarak Türkiye, ulusal bağımsızlığını koruma amacında ve Kıbrıs konusunda adil bir çözüm arayışında olmuştur. Erbakan’ın vurguladığı gibi, Türkiye’nin zaten bağımsız bir devlete sahip olması, bu bağımsızlık ilkesinin önemini vurgular nitelikteydi.
Bugün, Türkiye hala bu değerlere bağlı kalmalı ve Milli Görüş’ün öngördüğü bağımsızlık ve kalkınma hedeflerini sürdürmelidir. Erbakan’ın liderliği altında başlatılan bağımsızlık mücadelesi, günümüzde de devam etmekte olan bir çaba olmalıdır. Türkiye, kendi kaynaklarına dayanarak güçlenmeli, dışa bağımlılığı azaltmalı ve ulusal çıkarlarını en iyi şekilde savunmalıdır.