Varna savaşının rövanşı 1448 II. Kosova meydan muharebesi
“Ey Bâr-ı Hüdâyâ ve yâ İlâhi bu bir avuç ümmet-i Muhammedi sen sakla ve bunlara sen avn u inâyet et. Ol habibin iki cihân fahri Muhammed Mustafa hürmetine bunları sen sakla”
Sultan II. Murad
1444 senesinde Varna’da Osmanlı karşısında ağır bir mağlubiyet alan Macar kahramanı Hunyadi Yanoş intikam almak için yoğun çaba sarf ediyordu. Ölen Macar kralı Vladislav’ın yerine 5 yaşındaki II. Vladislav seçilmiş ve nâib (vekil) olarak tekrar Hunyadi atanmıştı.
İlk önce Tuna prenslikleri ile ittifak kurup Osmanlı karşısına rövanş için güçlü bir blok oluşturmak istiyordu. Haçlı seferleri havası oluşturmak isteyen Hunyadi Avrupa’ya ve Roma’ya başvurdu fakat ciddi manada destek bulamadı. Avrupa’da, Türkleri Anadolu’ya kovma fikri artık uzak bir hayalden ibaretti. Venedik’te Osmanlı ile yeniden barış anlaşması imzalamıştı.
Yine de Hunyadi 40 bin kişiyi bulan ve çoğunluğu Macarlardan oluşan ordusuna Çek ve Alman paralı askerleride katılmıştı. Bu birliklerin yanı sıra birde 8 bin kişilik Eflak (Wallachia) birliği mevcuttu. Sırp despotu Brankovic’ide bu ittifaka dahil etmek istemiş fakat Brankovic Osmanlı baskısından çekindiği için teklifi reddetmişti. Buna rağmen Hunyadi izinsiz olarak ordusuyla Sırp topraklarından geçti. Burada büyük tahribatta bulundu ve çevreyi yağmaladı.
Sultan II. Murad bu esnada ordusu ile Arnavutluk’ta, isyan halinde olan İskender Bey’e karşı savaşıyordu. Hunyadi ordusu ile Kosova’ya doğru ilerledi, bu sayede İskender Bey ile birlikte Osmanlı’ya darbe vurabilecekti.
17 Ekim’de Piriştine’ye doğru ilerleyen Osmanlı ordusunu gördü. Osmanlı ordusu Macar ordusuna göre az bir sayısal üstünlüğe sahipti. Osmanlı ordusunun mevcudu 50 bin civarında tahmin ediliyor.
Macar ordusunun vurucu gücü ise her zamanki olduğu gibi ağır zırhlı süvarilerden oluşuyordu. Orduya yine içinde tüfekçi askerler ve topların bulunduğu arabalar dahil edilmişti.
Er meydanı!
İki ordu 17 Ekim 1448 Perşembe günü karşı karşıya geldi. Saf tutan iki ordu, Birinci Murad’ın şehid olduğu yere mevzilenmişti. Osmanlı ordusu klasik şekilde düzen aldı. Merkezde Sultan II. Murad, Şehzade Mehmed (Fatih) ve Veziriazam Çandarlı Halil yerlerini almıştı. Sağ kanatta Anadolu Beylerbeyi Uzguroğlu İsa Bey ile Anadolu askeri dizilmişti. Sol kanatta Rumeli Beylerbeyi Dayı Karaca Bey ve Rumeli askeri yerleşmişti.
Merkezde padişahın önüne zincirlerle birbirine bağlı develer, toplar ve top arabaları dizilmişti. Bunun yanında hendekler kazılmış ve son derece korunaklı mevki haline gelmişti. Yeniçeri birlikleri kalkanları ile duvar oluşturmuşlardı. Sipahiler ise sağ ve solda olmak üzere geride konuşlanmış ve ani karşı taarruz için hazır halde bekliyorlardı. Ordunun en ön saflarında hafif yaya askeri olan azepler yerleşmişti. Arazinin düz olması sebebiyle düşman süvarisi etkili olabileceği için Sultan Murad ordunun dizilişini bizzat denetlemişti.
Macar ordusu ağır zırhlı süvarilerin bir kısmı ve Erdel askerleri ile merkezde yerini aldı. Sağ kanatta Hunyadi kendi akrabalarını ve Macar asilzadeleri yerleştirmişti. Solda ise Eflak birlikleri yerlerini almıştı. En öne Osmanlı’nın aksine hafif birlikler değil, ağır zırh ve silahla donatılmış yaya birliklerini yerleştirmişti.
Bu savaşta daha önceki savaşlarda geçmeyen “mübâreze” gerçekleşmişti. Yani her iki taraftan tek bir kişinin çıkıp birbirleri ile vuruşma olayıdır. Hunyadi’nin emri ile zırhlı bir Macar askeri yollanmış, onun karşısına ise dev bir Osmanlı sipahisi çıkmıştı. Sonuçsuz kalan bu ikili çarpışmadan sonra iki asker tekrar geri dönmüş ve iki orduda harp hazırlıklarına başlamıştı.
Harbi ilk başlatan Macarlar oldu. Hunyadi’nin emri ile topçular ateş açtı. Buna karşılık Osmanlı’da topçu ateşine başladı. Her iki taraf ilk gün modern savaşları andıran, uzaktan top, tüfek ve ok atışları ile yetindi. Sultan II. Murad geceyi ibadet ve dua ile geçirdi.
Asıl çarpışma ertesi sabah 18 Ekim Cuma günü başladı. Rumeli kanadı Macarlar üzerine yavaş adımlarla yaklaştı. Macarlar’da ilerlemiş ve her iki taraf birbirine yakınlaştığı an davul ve borazan sesleriyle hücuma geçtiler. Macarlar ve Osmanlılar göğüs göğüse, ölüm kalım mücadelesi veriyorlardı. Etraf toz duman olmuş ve ölüm kol geziyordu. Osmanlı sipahileri sürekli vur kaç taktiği ile Macarları yoruyor ve merkeze çekmeye çalışıyordu. Hunyadi artık bu taktiği bildiği için birliklerine aldanmamaları konusunda uyardı. Fakat yıpranan düşman yinede merkeze yüklendi. Merkezde bulunan yeniçeriler taktik icabı yanlara çekildi ve düşman süvarisi kıskaca alındı. Savaşa henüz dahil olmamış ve dinç olan Anadolu kolununda savaşa katılması ile tamamen çevrilen düşman süvarisi burada top, tüfek ve ok atışları ile tamamen imha edildi.
Savaşın seyrini gören 8000 kişilik Eflak birliği savaşa dahil olmadan meydandan ayrılmaya başladı. Pusuda yatan Osmanlı birlikleri kalan Macarlar üzerine saldırmış ve birçoğunu öldürmeyi başarmıştı. Kaçıp kurtulan düşman birlikleri ordugâhta bulunan arabaların ardına saklanmıştı. Hunyadi ise meydanda yoktu ve çoktan kaçmıştı. Ordugâha sığınan düşman ise ertesi gün öldrülmüş veya esir alınmıştı. Ölen Macarlar arasında Erdel (Transilvanya) Beyi Imre Pelsoczi, Tamas Szecsi, Hırvat Banı Franko Talloci ve birçok önemli seçkin şahsiyet vardı. Rakamlar kesin olmamakla beraber Macarlar yaklaşık 17.000 kayıp verirken Osmanlılar ise yaklaşık 4000 kayıp vermişti.Arnavut İskender Bey ise savaşın sonunda ancak ulaşmış fakat mağlubiyet haberini alınca tekrar ülkesine dönmüştü. Hunyadi kaçarken Sırp despotu Brankovic tarafından bir süreliğine esir tutuldu.
Sonuç
İkinci Kosova meydanında Macarlar ve destekçileri ağır bir hezimet almışlardı. Artık Osmanlı’yı Avrupa’dan atma fikri tamamen ortadan kalkmıştı. Bu hezimetten sonra Avrupa ciddi bir taarruz girişiminde bulunmadı ve daima müdafaa yapma mecburiyetinde kaldı.
Osmanlı ise bu zaferle artık kolay kolay mağlup olmayacağını göstermişti. Sultan Murad 4 sene içinde iki kez Haçlıları meydanda mağlup etmeyi başarmış ve şöhreti çok fazla artmıştı. Ömrüne Bi-İznillah bunca zaferi sığdıran Sultan Murad bu zaferden çok geçmeden 1451’de dâr-ı bekâya göçecekti. Onun açtığı yoldan ilerleyen oğlu Mehmed Han, nihayet Konstantiniyye’yi fethedecek ve Peygamber Efendimizin (ﷺ) övgüsünü mazhar olacaktı.
“İstanbul elbette fetholunacaktır; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir!”[1]
Kaynakça:
Osmanlı Klasik Çağında Savaş / Feridun M. Emecen
Savaşın Sultanları / Feridun M. Emecen & Erhan Afyoncu
Osmanlı Ansiklopedisi I. cilt/ IZ Yayıncılık
Kayı serisi I / Ahmet Şimşirgil
Dipnot:
[1]- Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 335; Buharî