Hilal’in Haç’a galebesi, 1396 Niğbolu Meydan Muharebesi
“Ben Allahu Teala’nın dinini yaymak ve O’nun rızâsına kavuşmak icin dünyaya gelmişim”
Yıldırım Bayezid
14. yüzyılı sonlarında Ingiltere ve Fransa arasındaki “Yüzyıl Savaşları” bir süreliğine durmuştu. Hrıstiyan ittifakının Kosova’daki hezimetinin üzerinden sadece 7 sene geçmişti, yani yaralar hala tazeydi. Osmanlı’nın Balkanlar’daki ilerleyişi ise devam ediyordu. Istanbul 1394’de abluka altına alınmış, Bulgaristan ise ufak kesimler dışında tamamen fethedilmişti. Bunun yanı sıra Osmanlılar Tuna’yı aşıp Macaristan içlerine akınlar duzenliyorlardı. Macar Kralı Sigismund, Osmanlı ilerleyişini durdurmak istiyordu fakat bunu tek başına yapacak güce sahip değildi.
Roma’da, Papa IX. Boniface’nin Haçlı seferi çağrısı yavaş yavaş zemin bulmaya başlamıstı.
Fransa ve Ingiltere krallarına mektuplar yollandı. Macar Kralı Sigismund’un yolladığı Başpiskopos de Kanizsa önderliğindeki heyet destek amaçlı Venedik, Lyon, Burgundiya ve Paris’i ziyaret etmişti. Rodos Şövalyeleri’de destek sağlayacaklarını açıklamışlardı.
Macar Kralı Sigismund’un ve Papa’nın ciddi teşebbüsleri sonucunda meydana gelen Haçlı seferinin hedefi, Türkleri Balkanlar’dan atmaktı. Bu sayede Doğu Roma (Bizans) rahat nefes alacak, daha sonra ise Kudüs başta olmak üzere Kutsal Toprakları ele geçireceklerdi. Tabii ki ön planda daha çok Türklerin Avrupa’daki ilerleyişini durdurmak vardı, diğer hedefler ise hayalden ibaretti. Haçlılar kendilerinden o kadar emindilerki, kibirle “gök kubbe üstümüze yıkılsa mızraklarımızla tutarız” dedikleri rivayet edilir.
Haçlı seferberliği Avrupa’da çok büyük yankı uyandırmıştı. Kutsal çağrıya kulak asan ülkelerin başında Macaristan ve Fransa geliyordu. Bunları Ingiltere, Lehistan, Bohemya, Italyan devletleri ve Ispanya takip ediyordu. Ayrıca birçok farklı ülkeden şövalye ve gönüllü katılmıştı. Fakat Haçlı ordusundaki aslan payı Macar ve Fransızlardan oluşuyordu. Fransız birlikleri, Burgundiya dükünün 24 yaşındaki oğlu Jean de Nevers liderliğinde toplandı. Haçlı ordusunun birleşme merkezi Buda (Budin, Budapeste) olarak belirlendi.
Toplam Haçlı kuvvetleri 20.000 ile 30.000 arasında olduğu tahmin edilmekte. Daha kalabalık rakamlar, o dönemi göz önünde bulundurduğumuzda oldukça abartılı gelmekte.
Haçlılar Buda’da durum değerlendirmesi yaptılar. Alınan karar gereğince vakit kaybetmeksizin Osmanlı topraklarına girilecekti. Orsova yakınlarında Tuna nehrini aşan Haçlılar yolda din ve ırk gözetmeksizin etrafı yağmalıyor ve insanları öldürüyorlardı. Yanlarında çok sayıda kadın ve şarap getirmişlerdi. Daha sonra Vidin ve Rahova Kalesi’ni ele geçirdiler. Rahova’da insanların çoğu katledildi. 8 Eylül 1396’da ise Niğbolu kuşatıldı. Haçlılar kazandıkları zaferin sarhoşluğunu yaşamaya başlamışlardı bile.
Osmanlı harekete geçiyor!
Haçlılar daha Osmanlı topraklarına girmeden, Yıldırım Bayezid Han bundan haberdar olmuştu. Bazı kaynaklar, Haçlılar Buda’dan hareket ettikleri vakit Yıldırım Bayezid’in bundan haberdar olduğunu söyler. Bu da Osmanlı istihbaratının o dönemlerde oldukça güçlü olduğunun göstergesidir.
Osmanlı kuvvetleri Yıldırım Bayezid komutasında Istanbul muhasarasını kaldırıp süratle Niğbolu istikmatine doğru hareket etti. Evvela Edirne’de birkaç gün kalındı ve orduya katılımlar oldu. Daha sonra Tırnova’da toplanma kararı alındı. Bayezid Han, Gazi Evranos Bey’i Haçlıların durumunu ögrenmek için ileri yolladı. Evranos Bey’i Niğbolu yakınlarında, aynı iş için görevlendirilen Haçlı öncü birlikleri karşıladı, çıkan çarpışma sonuçsuz kaldı ve her iki taraf ana orduya döndü ve düşmanın yaklaşmakta olduğunu bildirdiler. 24 Eylül’de Yıldırım Bayezid Han ordugâhını Niğbolu yakınlarında kurdu. Orduya yeni katılan birlikler olmuş ve buna ragmen Osmanlı kuvvetlerinin sayısı 20 bini geçmiyordu. Bazı kaynaklar ise Osmanlı asker sayısını 12.000 civarinde verir. Dolayısıyla Osmanlı kuvvetlerinin birçoğu savaş öncesi yorgundu ve düşmanın sayısal üstünlüğü söz konusuydu. Alim Ibni Cezeri bu zorluk esnasında Yıldırım Bayezid’e moral veriyor, Cihad’ın ve şehidliğin faziletlerini anlatıyordu.
Haçlılar, Osmanlı ordusunu gördüklerinde şaşkına dönmüşlerdi çünkü Yıldırım Bayezid’in bu kadar hızla karşılarına çıkacağını tahmin etmemişlerdi.
Harp hazırlıkları
25 Eylül 1396 sabahı Osmanlı ordusu klasik sistemde saf düzeni almıştı. Sağ, sol ve merkez kuvvetleri olarak üçe ayrılmıştı. Ayrıca ordunun ön kısmında düzensiz Azap birlikleri yer almıştı, Azap birlikleri hafif silahlarla donatılmış, zırhı olmayan ve genelde ilk çarpışma hattında konuşlanan birliklerdir. Onların arkasına sivri kazıklar dikilmiş ve hendekler kazılmıştı. Asıl vurucu güç kazıkların arkasındadır, burada çok sayıda okçu mevzilenmişti. Ortada doğal olarak Yıldırım Bayezid’in kendisi ve merkez kuvvetleri yer aldı. Sağ kolda ise Şehzade Emir Süleyman, Veziriazam Çandarlı Ali Paşa, Rumeli Beylerbeyi Firuz Bey, Malkoç Bey yer aldı. Sol kolda ise Şehzade Mustafa, Anadolu Beylerbeyi Timurtaş Paşa, Karaman Beyleri Mehmed, Turhan, Beşir ve Tahir yer almıştı. Sırp vasalı Lazarevic ise birlikleriyle pusu icin görevlendirilmişti.
Haçlı kuvvetleri ön safta Fransızlar, onların arkasında Sigismund ve diğer kuvvetler konuşlanmıştı. Sağ kanatta Transilvanya Bey’i Laczkovic, sol kanatta ise Eflak Bey’i Mircea yer almıştı. Ordunun genel komutası Fransız asilzâde Jean de Nevers’e aitti.
Haçlı ordugâhında savaş öncesi ciddi fikir ayrılığı meydana gelmişti. Kral Sigismund tecrübesine dayanaraktan, daha dikkatli hareket etmeyi teklif etti fakat bu fikir gururlu Fransız komuta kademesi tarafından kabul edilmedi. Kendileri zaferden çok emin oldukları için ilk saldırıyı bizzat üstlenip hızla zafere ulaşmak istiyorlardı.
Savaş
Savaşı baslatan ilk hücum ağır zırhlı Fransız süvarisi tarafindan gerçekleştirildi, bunları düzensiz Osmanlı Azap birlikleri karşıladı. Azaplar ağır kayıplar versede Haçlıları kazıklara ve tepeye doğru çekmeyi başardı. Kazıkların arkasında yer alan Osmanlı okçuları, Haçlıları yoğun ok yağmuruna tuttu ve bircoğunu atından düşürdü. Hücuma kalkan Fransız şövalyeleri kazıklardan dolayı altlarından inip yaya olarak devam etmek zorunda kaldılar.
Başıboş atların birçoğu Haçlı ordugâhına dönünce orada panik havası baş gösterdi. Ordunun geri kalanı Fransız şövalyelerin öldügünü zannetmişti.
Yaya olarak tepeye ilerleyen ağır zırhlı Fransız şövalyeleri kazıkları aşıp, daha sonra Osmanlı sağ koluna hücum edip bu kanadı bozdular. Sol koldaki Şehzade Mustafa ve Anadolu Beylerbeyi Timurtaş’ın kuvvetleri imdada yetişip, hücuma geçen Fransız şövalyelerinin etrafını sardı. Bu saldırıda elinde Meryem Ana sancağı ile ünlü kumandan Jean de Vienne ile beraber birçok şövalye hayatını kaybetti. Yüzlercesi ise esir düştü, esirler arasında birçok asilzade ve Jean de Nevers’de vardı.
Daha sonra Sigismund’un idaresindeki kuvvetler ani bir saldırı gerçekleştirdi ve merkeze doğru, ana ordugâha yüklendi. Buradaki Osmanlı birlikleri böyle etkili bir saldırı beklemedikleri için zor durumda kaldılar. Merkezde bulunan kuvvetler çok sert mukavemet edince son derece çetin ve zorlu göğüs göğüse çarpışmalar yaşandı. Yıldırım Bayezid’de bizzat bu çarpışmalarda yer almış, topuz darbesiyle atından düşüp tekrar başka ata binmişti. Osmanlı merkezine ve ordugâha gerçekleşen bu hücuma, Osmanlı müttefiki olarak savaşta hazır bulunan Sırp Lazarevic’in kuvvetleride karşı koymuş ve düşmanın geri püskürtülmesinde yardımcı olmuşlardı.
Haçlı ordusu daha sonra tamamen dağıldı ve birçoğu imha edildi, ayrıca birçok esir alındı. Esirler arasında Jean de Nevers, Mareşal Boucicaut ve birçok onemli asilzâde vardı. Bunlar daha sonra fidyeleri verilince serbest bırakıldı. Yıldırım Bayezid esirleri serbest bırakırken onlara ordu toplayıp, tekrar gelip kendisiyle savaşmalarını söylediği rivayet edilir. Macar Kralı Sigismund ise canını zor kurtardı, Tuna’da gemiye binip kaçmıştı. Macar tarihçi Thuroczy Sigismund’un bu kaçışını kibrine gönderme yaparak şöyle anlattı:
“eğer kral kendisini bir gemiye atmamış olsaydı, yıkılan göğün altında degil, Türk kılıçlarının uçlarıyla telef olacaktı”.
Esir sayısı 2 bin civarındadır, ölü sayısı ise her iki taraf için ağır olmakla beraber Haçlı kuvvetlerinin kayıpları 4000-5000 civarındadır. Osmanlı kayıpları ise bundan daha az olduğu tahmin edilmekte. Savaşın görgü şâhidi âlim Ibni Cezeri birçok esirin Bayezid’in emriyle idam edildiğini söyler.
Sonuç
Niğbolu muharebesi Haçlı ordusunun bozguna uğramasıyla, Osmanlıların ise kesin bir zaferi ile sonuçlanmıştır. Savaş Osmanlı’ya Islam dünyasında büyük şöhret kazandırmıştı. Yıldırım Bayezid bu önemli zaferi müjdelemek için Islam devletlerine fetihnâmeler yollamıştı. Bu zafer sebebiyle Abbasi Halifesi, Bayezid Han’a “Sultan-ı Iklim-i Rum” unvanını verdi. Osmanlı bu zaferle Balkanlar’daki gücünü pekiştirmiş ve Hristiyan âleminin Haçlı ruhuna darbe indirmişti. Doğu Roma (Bizans) ise artik Batı’dan gelecek yardımdan umudunu kesmişti.
MÜKREMİN ÜMİT GÜL
Kaynakça:
Osmanlı Klasik Çağında Savaş / Feridun M. Emecen
Savaşın Sultanları / Feridun M. Emecen & Erhan Afyoncu
Osmanlı Ansiklopedisi I. cilt/ IZ Yayıncılık
Kayı serisi I / Ahmet Şimşirgil