tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

İnsanın varlığında saklı beka

13.09.2022
A+
A-

Geçiciliğin tabiatını tadan, tecrübe eden ve yaşayan biri olarak insan, bekaya dair bir bakışa sahip olabilir mi? Fena makamını boylu boyunca yaşayan biri olarak insan, sonsuzluğu tatma arzusunu nereden bulmaktadır? Kalıcı olana yönelik hedefi ve her işte bir kalıcılık sağlama çabası ve arzusunun temelini bulmalıyız ki insana dair temel bir gerçekliğe ulaşabilelim…
Geçicilik, yaşam formunun en bariz özelliği olarak öne çıkmaktadır. İnsanın bunu tecrübe etmesi beklenen bir durumu işaret eder. Ancak, yaşam formu içinde kalıcı unsurlar söz konusu, geçiciliğin tabiatında tekraren vücut bulma özelliği sayesinde beka/kalıcılığın neye tekabül edebileceğine dair bir yaklaşım geliştirmek mümkün hale gelir. Beka, yaşamın tekrara dayalı kalıcı özelliğini aşan bir boyut taşır. Olup biten her ne ise özde bir değişim gerçekleştirmeden vücut bulmakta ve kalıcılığını sonsuzluğa taşımaktadır. Burada Beka meselesi ulûhiyet meselesi ile birebir ilişkili ve ilintili bir durumu içerir. Ulûhiyetin yaratma öncesi ile yaratma sonrası süreçlerinden beka meselesinin aldığı formu dikkate almadan bekaya yönelik kapsayıcı bir bakış geliştirilemez görünüyor. Ulûhiyet açısından yaratma öncesi ve sonrası bağlamında bir öncelik ve sonralık olmaması dikkate alınmalı. Ama insan zihninin meseleyi ele alış ve anlama biçimi bakımından olayı idrake sunmada bu ayrımın önemli bir işleve sahip olduğu bedihidir. Çünkü yaratılmış ve yaratıcı kavramsallaştırması, ulûhiyetin bölünemez ve parçalanamaz mahiyetine dair bir görüş oluşturma arayışının neticesidir.
İnsanın yaratılışında oluşan mucizevi karakteri dikkatle zihne taşımalıyız. Yaşamın oluşumunu ve değişimin niteliğini doğru kavramak için insan tanımı elzem hale gelmektedir. İnsan, kâinat ve ulûhiyet bağlamında üçlü bir yapıya izin verilen bir form üzere varlık kazanmaktadır. Ulûhiyet dışında varlığın diğer bütün formları insanın yaşam formunu paylaşmasına rağmen insan burada ayrıcalıklı bir özelliğe sahiptir. İster iradi bir varlık oluşu, ister özgürlüğü verilen bir varlık oluşu bakımından ayrıcalıklıdır. Kuran, bize ruh kavramını sadece iki yerde kullandığını göstermektedir. Ve bu iki yerdeki kullanımı da insana dairdir. Birisi Âdem(as) kıssasında insana ruhundan üfürüldüğü, ikincisi de İsa (as) atfen kullanılmaktadır. Bu da bize göstermektedir ruh ve diğer adıyla ilahi nefha sadece özel bir biçimi ile insana yüklenmiştir. İnsanı ayrıcalıklı kılan özelliği de buradan gelmektedir. İnsan ‘ruhunun mahiyeti konusunda bir bilgiye sahip olabilir mi’ meselesi insana yüklenilen amaçla orantılı cevabını bulabileceğimiz bir sorudur.
Beka ve ruh meselesi benzer bir durumu işaret eder. Her iki konuda da insan zihninin yetersizliğini idrak etmek zor olmasa gerek! Ancak bu zorluğa rağmen insan zihninin kodlanması üzerine derin bir teemmül ve isim koyma becerisini birlikte düşündüğümüz zaman her iki kavrama yönelik geliştirilecek doğru bir bakış mümkün hale gelebilir. Bu konudaki temel sorun; ulûhiyetin ikili tabiatını doğru bir bakış üzerinden idrake konu edinebilmekteki zorluktur. Varlığın yegâne dayanağı olan ulûhiyetin, varlığın kendi yaşam seyri içinde dayanaklılığını sürdürdüğünü biliyoruz. Onun emri olmadan bir yaprağın yere düşme imtiyazı yoktur. Yani bir boyutu ile ulûhiyet tam bir kudret ve egemenlik kurmuştur.

DEVAMI GERÇEK TARİH EYLÜL 2022 SAYISINDA

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.