tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Doç. Dr. Ahmed Tohumcu ile klasik Türk müziği üzerine söyleştik

Doç. Dr. Ahmed Tohumcu ile müzik tarihimize yeni bir soluk kazandıran “Türk Müziğinde Makam Teorisi, pratik bir yaklaşım” adlı eseri ve Klasik Türk Müziği üzerine söyleşi.

Doç. Dr. Ahmed Tohumcu ile klasik Türk müziği üzerine söyleştik
17.08.2023
A+
A-

SELİMCAN YELSELİ/GERÇEK TARİH

Çok kıymetli üstadım ve dostum Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümünde görev yapan Doç. Dr. Ahmed Tohumcu ile geçtiğimiz aylarda yayınladığı ve alanına yeni ve pratik bir bakış öneren “Türk Müziğinde Makam Teorisi, Pratik Bir Yaklaşım” adlı eseri hakkında yaptığımız söyleşiyi okuyucuya sunmadan önce sevgili Ahmed Tohumcu üstadıma, evvela şahsıma sunduğu dostluğu, sonra da kültür dünyamız ve müzik tarihimize verdiği katkılar için müteşekkir olduğumu belirtmek isterim.

Şimdi uzun akşamlara uzanan dost meclislerimizde her soruma sabırla cevap vererek anlattığı eserini, bir kez daha soru cevap şeklinde Ahmed Tohumcu’nun dilinden Gerçek Tarih okuyucusuyla buluşturalım. İyi okumalar dilerim.

Selimcan Yelseli: Üstadım, bugün eseriniz hakkında söyleyeceklerinizden önce söze bir girizgâh mahiyetinde sizin, kısa da olsa eğitim hayatınızla birlikte, müziğe olan eğiliminiz ve kabiliyetinizi ilk kez ne zaman keşfettiğinizi sorarak başlamak istiyorum.

Ahmed Tohumcu: Öncelikle size teşekkür ederek başlamak istiyorum aziz dostum. Benim de müziğe olan eğilimim ve kabiliyetim müzik yeteneği olan herkeste olduğu gibi çocuk yaşlarda kendini göstermiş. Henüz 4-5 yaşlarındayken yapılmış ses kayıtlarım bu durumu belgeler nitelikte. Örneğin rahmetli Yıldırım Gürses’in “Mevsimler yas yutup çöller ağlasın” adlı eserini seslendirmişim ve bu eser o yaşlarda bir çocuğun detone olmadan ve tondan çıkmadan seslendirmesi için oldukça zor bir eser sayılır. Tabi ailem de mutlaka bu olayın farkındaydı zira annemin de babamın da müzik kulakları oldukça sağlamdır ve özellikle babam müziğe, hatta Türk müziğine oldukça meraklıdır. Çok iyi hatırlıyorum, ben henüz 8-9 yaşlarında iken babam Bursa’nın asırlık kültürel geleneği olan gezeklere devam ediyordu. Rahmetli eniştem Necdet Gözaçmazlar, Yeşil Bursa Dostluk Gezeği’nin başkanıydı ve babam da bu gezeğin üyesiydi. Bir gün bir gezek toplantısına beni de götürdü ve haliyle ben de bir şarkı söylemek istedim. Beni sahneye çıkararak bir şarkı söylettiler. Tabi herkes şaşırdı, benden öyle bir performans beklemiyorlardı. Zamanla her gezek toplantısına katılıp şarkı söylemeye başladım. Yani gezeğin favori solistlerinden biri oldum. Böylelikle Türk müziğine karşı olan yeteneğim de adeta tescillenmiş oldu. Bir gün Necdet eniştem beni arkadaşı olan ve geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz değerli hocam Erdinç Çelikkol’a götürdü. Böylelikle 11 yaşında iken o zamanki ismiyle Bursa Büyükşehir Belediye Konservatuarı Türk Musikisi Bölümü’nde eğitim almaya başladım. Tabii zamanla müziğe olan merakım ve ilgim daha da arttı. Konservatuarda ud çalmaya başladım ve mezun olduktan sonra da Türk müziğiyle ilgilenmeye devam ettim. Fasıl heyetlerinde çalmaya ve söylemeye başladım, çeşitli derneklere devam ettim. Ailem profesyonel olarak müzikle ilgilenmeme başta karşı çıksa da, benim kararlı tutumum karşısında onlar da sonunda onay verdiler. 1998 yılında İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı yetenek sınavlarını kazandım ve sonunda birincilikle mezun oldum. Daha sonrasında akademisyen olmak idealiyle yüksek lisans ve doktora eğitimimi de burada tamamladım. İTÜ’de başlayan akademisyenlik hayatıma da 2014 yılından beri Bursa Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda devam ediyorum.

Selimcan Yelseli: Aklıma sizi dinlerken şöyle bir benzetme geldi: En başta da müzik ile çıkılan ve nihayetinde, bu kez müziğin derinliklerine, tabiri caizse ummana dalarak tekamüle erişen bir  yolculuğunuz var üstadım. Bu yolculuğunuzu açık yüreklilikle paylaştığınız için de minnettarım… Bursa dedik… Tarihi açıdan zenginliği malum Bursa’nın. Keza kültürel açıdan da tarihin her safhasında hareketli… Müzik tarihimizde nice sanatçılar da yetiştirmiş. Demin de ismini zikrettiğiniz, eniştenizin arkadaşı rahmetli Erdinç Çelikkol, Zeki Müren, Müzeyyen Senar ve daha niceleri… Bursa’nın müzik iklimini sizden kısaca dinleyebilir miyiz?

Ahmed Tohumcu: Bursa malumunuz üzere Türk müziği alanında en önemli şehirlerimizden bir tanesi. Osmanlı’nın ilk başkentlerinden biri olması nedeniyle de Bursa’nın yetiştirmiş olduğu çok fazla sayıda musikişinas var. Dolayısıyla gerek Osmanlı döneminde gerekse Cumhuriyet döneminde birçok isim zikredebiliyoruz. Hatta bu konuda “Bursalı Müzisyenler” başlığı altında bir çalışmam da olmuştu. Tabii bizim bugün bildiğimiz yani daha doğrusu halk tarafından bilinen sanatçılar daha çok Cumhuriyet sonrası dönemde yaşamış isimler. Az önce bahsetmiş olduğum Yıldırım Gürses, Zeki Müren, Burhan Dikencik veya Müzeyyen Senar gibi ses sanatçıları; Bimen Şen, İsmail Baha Sürelsan veya Erdinç Çelikkol gibi değerli bestekârlar hep Bursa’mızdan yetişmiş değerli isimler. Bu bakımdan Bursa’nın dediğim gibi diğer şehirler arasında her zaman ayrı bir yeri, ayrı bir önemi vardır diyebiliriz. Yine az önce bahsettiğim gezek kültürü asırlar boyu Bursa’da devam eden önemli bir gelenek ve bugün de yaşatılmaya devam ediliyor. Onun dışında Bursa’mız Karagöz gölge oyununun müzikleri olsun, aşıklık geleneği olsun, Bursa türküleri dendiği zaman ilk aklımıza gelen köy güvendeleri olsun oldukça zengin bir müzik kültürüne sahip.

Selimcan Yelseli: Eseriniz, “Türk Müziğinde Makam Teorisi, Pratik Bir Yaklaşım”, çıktığı anda adına ilk imzalananlardan biriyim. Bu inceliğiniz için de bir kez daha müteşekkirim. Bir Sanat Tarihçi, -hem de naçizane- geleneğimizi geleceğimizin asli unsurlarından biri olarak gören bir Sanat Tarihçi olarak eseriniz de Türk müziği ve müzik geleneğimiz için başvuru kaynaklarından biri olarak kütüphanemin en özel köşesinde yerini aldı… Peki sizi bu eseri yazmaya sevk eden sebep neydi?

Ahmed Tohumcu: Kısaca şöyle özetlemeye çalışayım. Günümüzde yaygın olarak kullanılan Türk müziği teorisi sistemi uygulama ile yani icra ile örtüşmediği için eleştirilmektedir. Bunun sonucunda günümüze kadar alternatif pek çok yeni sistem önerisi getirilmiş olsa da bu meseleye halen bir çözüm bulunmuş değildir. Bu noktada, günümüz bilimsel ve teknolojik olanaklarına rağmen bu sorunlara halen çözüm getirilememiş olmasının nedenleri üzerinde düşünecek olursak, asıl odaklanmamız gereken noktanın teori değil, uygulama yani icra olduğu sonucuna ulaşırız. Kısacası yıllardır bu alanda verdiğim eğitimler ve araştırmalarımın sonucunda makam teorisinin bahsettiğimiz sorunlarının kaynağının aslında ulaşılmaya çalışılan fiziksel standardizasyon olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle de Türk müziğinde makam teorisini fiziksel standardizasyondan kurtaracak ve icra ile örtüşecek yeni bir yaklaşım ortaya koymaya çalıştım. Tabii ki bu gelenekten beslenen ve geleneği asla yadsımayan bir yaklaşım. Zaten mevcut sistemi benimseyen herkesin bu yaklaşıma da kolaylıkla adapte olabilmesini amaçlayarak hareket etmeye çalıştım. Sonuç olarak yıllardır öğrencilerimize düzelterek ve mantıksal çerçevede değiştirerek anlattığımız bilgileri pratik bir yaklaşımla tekrar ele alarak bir araya getirmiş oldum ve ortaya herkese faydalı olmasını arzu ettiğim böyle bir eser çıktı. Umarım sorunlara bir nebze de olsa katkısı olur ve faydalarını gelecekte hep beraber görürüz.

Selimcan Yelseli: Köklü ve zengin bir müzik geleneğimiz var… Bu geleneğin kozmoloji ve matematikle de organik bir ilişkisi mevcut. Aynı zamanda alternatif tıp için de kullanılmış ve dönem dönem ruhsal rahatsızlıkların tedavisi için bile müzik kültürümüzün zenginliğine başvurulmuş… Tüm bu etkenleri göz önünde bulundurarak Türk müziğindeki makam anlayışının, kozmoloji, matematik ve diğer bilim dallarıyla ilişkisinin detaylarından ve bu minvalde, eserinizde bahsettiğiniz günümüzdeki teorik ve pratik yaklaşımlar arasındaki farklılıklardan bahsedebilir misiniz? Çünkü meselenin kuramsal boyutuna dair dost meclislerinde sizinle yaptığımız sohbetlerimizde ilminizden oldukça istifade ettim açıkçası.

Ahmed Tohumcu: Az önce de bahsetmiş olduğum gibi asırlar boyu devam eden Türk müziği geleneğinin teorik unsurlarının da belirlenmesi için tarih boyunca pek çok eser kaleme alınmış. Tabii bu alanda ilk eserleri ortaya koyan İslam filozoflarımız müziği matematiğin alt alanı olarak yani riyazi ilimler kategorisinde kabul ettikleri için özellikle müziğin sayılarla ilişkisi üzerinde durmuşlar. Bu durumda, o dönemin riyazi yani matematik ilimlerinden geometri veya astronomi gibi bilim alanları da doğal olarak müzikle ilişkilendirilmiş. Bunun yanında insan tabiatı, ruh sağlığı gibi unsurlar da müzikle ilişkilendirilerek birçok eserde ele alınmış. Bugün de bu alanda yapılan pek çok çalışma mevcut. Ancak ses fiziği dediğimiz zaman yani makamları meydana getiren seslerin matematiksel boyutunu düşündüğümüzde olay farklı bir boyuta ulaşıyor. Başlangıçta riyazi ilimler alanında işlenen müziğin daha sonrasında uygulama boyutu üzerinde durularak ele alındığını görüyoruz. Örneğin meşk denilen ve usta-çırak ilişkisine dayalı eğitim-öğretim sistemi yüzyıllar boyunca kullanılmış ve halen de kullanılmakta. Bunun sonucunda uygulamanın esas olduğu ve teorik unsurların uygulamadan yola çıkılarak tespit edilmesi gerekliliği ortaya çıkıyor. Ancak günümüz mevcut teorik sistemlerinde eleştirilen husus, teorinin uygulamayı tam olarak ifade etmemesi yani fiziksel boyutun az önce de belirttiğim gibi standart bir niteliği olduğu için uygulama yani icra ile örtüşmemesi. Bu bakımdan yüzyıllar boyu devam eden meşk sisteminden sonra günümüze geldiğimizde tekrar fiziksel boyutta ifade edilmeye çalışılan makam teorisinin tek başına yeterli olmadığı ve yine meşk yani uygulama olmadan teorinin bir hükmünün olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla uygulama yani icra olmadan teorinin tek başına hiçbir anlamı yoktur. Bu nedenle makam teorisi her ne kadar fiziksel bir olay olan seslerle, dolayısıyla sayılarla ifade edilse de, makam müziğinde kullanılan sesler yorumlamaya dayalı bir biçimde çok hassas ve değişken nitelikte olduğu için olayın uygulama boyutunun da mutlaka ele alınması, sayıların getirmiş olduğu standardizasyondan da kurtulma gerekliliği vardır.

Selimcan Yelseli: Müzik geleneğimizde, “günümüz” ve “geçmiş” arasındaki anlayışlarda literatüre mühim bir katkı ve yeni bir öneri olan eseriniz günümüz icrasına ne gibi bir yöntem öneriyor?

Ahmed Tohumcu: Şöyle ifade etmeye çalışayım, bu eserde olayın fiziksel/matematiksel boyutu mevcut standardizasyondan kurtarılarak uygulamaya uygun bir hale getirilmiştir. Az önce açıkladığım gibi bu durumda aslında olayın uygulama boyutu ön plana çıkarak sayıların getirmiş olduğu standardizasyon yerine icra odaklı bir yaklaşım benimsedim. Bu yaklaşımla icracılar standart fiziksel nicelikler yerine daha serbest ve dolayısıyla meşk yönteminde olduğu gibi yorumlamaya dayalı şekilde bir icra gerçekleştirebilir hatta bu sistemde Avrupa yani Batı müziği olarak bildiğimiz müzik icracıları dahi makam müziğini çok daha kolay şekilde anlayabilir ve icra edebilirler. Zaten bu nedenle yani hem uygulama esaslı hem de çok daha kullanışlı ve kolay uygulanır olması sebebiyle bu yaklaşıma pratik yaklaşım ismi verildi.

Selimcan Yelseli: Aynı zamanda geçtiğimiz aylarda Trakya Üniversitesi tarafından hazırlanan “Çinuçen Tanrıkorur Uluslararası Armağan Kitabı”nda bir makaleniz yayınlandı. Makalenizde Çinuçen Tanrıkorur için kullandığınız “Mucid-i Makam” gibi benim de pek hoşuma giden bir tabir var. Makalenizle birlikte bu tabirin de hikayesini dinlemek isterim sizden.

Ahmed Tohumcu: Türk müziğinin çok önemli isimlerinden biri olan rahmetli Çinuçen Tanrıkorur’un adına yayınlanan bu kitapta Cinuçen hocayla ilgili pek çok yazı kaleme alındı. Makam teorisi ile ilgilendiğim için benim de ilgimi çeken konu Cinuçen hocanın icat etmiş olduğu yeni makamlar oldu. Türk müziğinde yüzyıllar boyu süren makam icat etme geleneği sonucunda yüzlerce makamın olduğunu biliyoruz. Ancak 20. yüzyılda artık bu geleneğin oldukça azaldığını da görüyoruz yani yeni makamların eskisi kadar ortaya çıkmadığını görüyoruz. Bu konuda tabi bazı istisnalar var, rahmetli Cinuçen hoca gibi. Cinuçen hoca üç tane yeni makam icat etmiş ve bu makamlarla besteler yapmış. Ben de hocamızın bu özelliğini kaleme almak ve icat etmiş olduğu makamları tanıtabilmek amacıyla böyle bir yazı kaleme aldım. Cinuçen hocanın bu vasfını da Osmanlıca “mucid-i makam” yani makam icat eden şeklinde nitelemek istedim. Bu şimdiye kadar kullanmış bir niteleme değil ancak Cinuçen hocaya böyle bir nitelemenin daha çok yakışacağını düşündüm.

Selimcan Yelseli: Son olarak son yıllarda ülkemizde üretilen ve dinlenen eserler hakkında bizlere ne söylemek istersiniz?  Şahsen ben günümüzde güftekârlığın göz ardı edildiğinden ve bestelenecek yeni güftelerin azlığından bir nebze şikayetçiyim. En azından kotarılıp güfte haline getirilen ve Klasik Türk Müziği çerçevesinde bestelenen o iyi şiirler artık yazılmıyor sanki… Fuzûlî’nin, Bâkî’nin ve nicelerinin bestelenen eserlerini biliyoruz. Ama en azından nispeten daha yakın döneme ait, aklıma hemen Orhan Seyfi Orhon’un  “Vedâ Busesi” ismiyle bestelenen “Vedâ” şiiri geliyor… Siz ne düşünüyorsunuz?

Ahmed Tohumcu: Evet aziz dostum senin de söylediğin gibi Fuzûlîler, Bâkîler ve niceleri kendi zamanının o zarif ve zengin kültürel atmosferini bize yansıtıyor. İyi ki var olmuşlar, her birinin ruhu şâd olsun. 20. yüzyılda ve günümüze geldiğimizde de tabii ki çok değerli şairler çok değerli şiirlere, güftelere imza atmışlar ve atıyorlar. Ancak bugünkü kültürel ortam geçmişin ortamıyla aynı değil maalesef. Her şey hızla değişiyor ve doğal olarak o değişen her şey ile beraber kültürler de değişiyor ve bizler gibi o zarif kültürün lezzetini almış ve bilen insanlar şimdiki kültürün lezzetini beğenmiyor. Popüler kültür dediğimiz ve küresel boyutta kitle kültürü şeklinde tezahür eden kültür günümüzde daha çok genç nesil tarafından benimsenmiş durumda. Dediğim gibi bu gayet doğal bir durum olsa da geçmişi yaşamış insanlar tarafından da haliyle kolay kabul edilemiyor. Ancak bana göre her ikisinin de kıymetini bilmek ve ona göre ikisi arasındaki farklılıkları da anlayabilmek gerekir ki, güzel ile çirkin veya iyi ile kötü arasındaki farklılığın ayrımını yapabilelim.

Selimcan Yelseli: Türk müziğine yeni bir soluk, farklı bir bakış açısı sunan eseriniz ve istifade ettiğimiz ilminiz için hem şahsım, hem de Gerçek Tarih yayın ekibi ve okuyucuları adına teşekkürlerimi sunuyorum üstadım. Kaleminizden okuyacağımız nice eserlere…

Ahmed Tohumcu: Asıl ben güzel sorularınız ve bu keyifli sohbet için size çok teşekkür ediyorum aziz dostum.

Doç. Dr. Ahmed Tohumcu’nün “Türk Müziğinde Makam Teorisi, Pratik Bir Yaklaşım” adlı eserine ulaşmak için:

https://www.dogukitabevi.com/turk-muziginde-makam-teorisi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.