Elon Musk’ın Neuralink Projesi ve Theseus’un Gemisi
Müdavimi olduğumuz çay ocağında oturuyoruz. Demli çaylardaki şekeri eriten metal kaşıklar, sadece kış akşamlarına mahsus o uysal sessizlikte çınlıyor. Remzi çayından bir yudum alıp, dudaklarında müstehzi bir tebessümle konuşuyor; “Elon Musk’ın Neuralink projesi de geliyor.“
Yerimde huzursuzlanıp dimdik söylüyorum; “Ben şahsen buna muhalifim…” Tolga suskun o sıra… Ardından Remzi Theseus’un gemisini hatırlatıyor. Hani şu Girit’ten muzaffer dönen Theseus’un, Atina’da hatıra olarak uzun süre muhafaza edilen, zamanla tahtaları yıprandıkça yenileriyle değiştirilen ve bir gün değiştirilmedik hiçbir parçası kalmayınca felsefi bir paradoksa dönüşen gemisi… Paradoksun özü ise şu soruda gizli; “Bu gemi her cephesiyle değiştirildikten sonra yine de Theseus’un gemisi midir? ” Remzi’nin Elon Musk’ın projesi ile bu paradoksu bağdaştırması hoşuma gidiyor… Theseus’un gemisindeki paradoksa ait o incecik dumanın, geminin bilinçsiz bir eşya, bir vasıta olmasından ve zamanın değişime yönelik mutlak tesirinden tüttüğünü düşünerek akşamı izliyorum…
Biliyoruz ki, geleceğin teknolojisi insanî tüm zaafları ve hatta zamanı yenmek için şekilleniyor. Mübalağa değil bu… İlk önce iletişimdeki insan yavaşlığını sürat ile giderdi teknoloji. Gelecekte de süratten ziyade -tabiri caizse- insana bir yenilmezlik kazandırmaya çalışacak. Sadece zihin ile dâhil olunacak soğuk çizgiler ve buz mavisi şekiller ile donanmış kurgu dünyalar bir yana, belki de tıbbî olarak insanın uzuvlarına da müdahalelere yeni kapılar açılacak. Ve gün gelecek, gitgide bu müdahalelere maruz kalan ve fizyolojik olarak çepeçevre değişen yahut değişmeye temayül eden insanlık, Theseus’un gemisi misali “Kendisi midir?” sorusuna muhatap olacak.
Teknolojinin göz boyayan harikalıkları insanı kendi arzusuyla bu değişime sürüklese bile, bu aslında cebren bir müdahale değil midir? İnsanı can evinden yakalayan topluma uyum sağlama dürtüsünden daha çetin bir mecburiyet var mıdır?
Acı… Kabul edelim; insanın hatta kâinatın mutlak kaderi değişmek üzerine kurulmuştur… Değiştirilmek üzerine değil. Değişen şey, değişme sürecine özüne sadık kalarak katılır. Bu süreç bir bakıma kendiliğinden vukû bulur. Ama değiştirilene başka bir el değmiştir. O başka bir forma, başka bir manaya, başka bir gücün tesiriyle kavuşmuştur artık. Değişme ve dönüşmenin arasındaki fark değildir bu… Bu, değişme ve değiştirilmenin arasındaki hazin teşhistir. Birinde bizzat değişenin kendisinin isteği diğerinde ise cebren bir tutum vardır.
Olur da ömrümüz vaki olursa, Elon Musk’ın Neuralink projesini göreceğiz. İnsanlık bu bilinmez ufuklara da nazar kılacak…
Temennimdir ki, bir zamanlar kızıl ufuklarda nazlı nazlı salınan Theseus’un bahtsız gemisinin hayali, insanlığın gözlerinde bir ibret nişanesi olarak ebediyen saklı kalsın.
Selimcan Yelseli