tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Selimcan Yelseli

Sanat Tarihçi/Yazar

Tasavvuf İslam mistisizmi değil midir?

24.03.2023
A+
A-

Hiç şüphesiz ki, kavramsallaşan her şey bir yönüyle tahlil edilmeye ve kimi zaman teknik ve somut, kimi zaman ise daha soyut bir şekilde ele alınmaya açıktır. Bu, kavramsallaşan her şeyin mutlak akıbetidir…

Geçen günlerde bendenizin bir yazısında tasavvuf hakkında “mistisizm” tabirini kullanması bazı kişiler tarafından yanlış bir şekilde ele alınmış ve tabiri caizse bu alanda yazılmış çeşitli kaynakların yorumlarına göre meslekî argümanların rahatça savrulacağı bir alan haline gelmiş… İnanın yeni fark ediyorum.

Bana tenkit yönelten yazarımızın adını vermeme gerek yok. Gerçek Tarih dergisinin Ocak / 2023 sayısına bakanları yazıma yöneltilen bu tenkit karşılayacaktır zaten.  Ama bendeniz yazıma yöneltilen bu tenkitin sahibi kadar kaynaklar ve kanıtlarla sizleri yormaktan ziyade, sadede bir çırpıda ulaşan kestirme birkaç yol izleyeceğim…

Mistisizm kavramına nereden ve nasıl bakacağız?

Yazıma yöneltilen tenkidin sahibine göre hiç şüphesiz keskin ve su götürmez bir gerçeklikle, batı’dan değil -taraflı- bir şekilde kendi dünyamızdan bakacağız. Bana sorarsanız ise nereden baktığımız değil nasıl baktığımız daha mühim bir mesele…

Mistisizm kavramına dar bir çerçeveden baktığımızda bu kavramı istediğimiz gibi yorumlarız hatta ben dahi yazıma yöneltilen bu tenkide katkı yapmaya, kendi yazımın münekkidi olmaya namzedim.

Ama peşin peşin söylemekte fayda var ki, bazı kavramlar dar bir çerçeveye indirgenemez. Kaldı ki, inisiyasyon, tradisyon, mistisizm, ezoterizm vb. kavramları taraflı bir şekilde yorumlamak yani doğu, batı vs. kutuplardan tetkik etmek, yani büsbütün taraflı bir şekilde ele almak bendenizin yazısına bu tenkidi yazanın ne ait olduğu “nesnel” çevreye, ne de bilimin tarafsızlığına uyuyor. Çünkü birincisi mistisizm gibi kavramlar bilimin ötelediği kavramlar, bunda hemfikiriz… İkincisi ise bu kavramlar genel itibariyle zaten bir bütün şekilde ele alınan ve insanoğlunun oluşturduğu bir geleneğin bileşenleri.

Mistisizm kavramını özel bir tabire indirgemek daha doğrusu sınırlamak da yalın bir bakış açısının mevcut olmadığına delalet.

Yazıma yöneltilen tenkit yazısında sıralanan ve müstefid olacağımız güzel eserlerden mülhem, biz de kendi adımıza René Guénon’un “İnisiyasyona Toplu Bakışlar” adlı derleme eserinden bir meseleyi nazar-ı dikkatinize sunalım… Guénon’un bu eserdeki makalelerinden birinde, mistisizmin pasif, inisiyasyonun da aktif bir süreç olduğundan bahsediyor. Elbette ki inisiyasyonun ihtiva ettiği mana bakımından tasavvuf kavramına olan yakınlığını biliyoruz. Ama tradisyon kavramı içinde, mistisizmin ihtiva ettiği meseleler bakımından tasavvufun özel alanlarına da tekabül ettiğini gözden kaçırmak sanıyorum ki taraflı bir bakışın getirdiği noksanlık.

Mistisizmi tasavvuf kavramından ayrı tutarsak, “vecd” gibi, “hal” gibi “, “rabıta” gibi, hatta “bast-ı zaman”, “tayy-i mekan” gibi kavramları nereye koyacağımızı bendenizin yazısını tenkit eden ilim erbabı üstadımıza sormak istiyorum. Ayrıca Vahdet-i Vücûd gibi bir meseleyi de hangi kavram çerçevesinde yorumlamamız gerektiğini…

Bir kaynaktan daha bahsederek sözü kısa kesiyorum. Velev ki, tasavvuf kavramını, mistisizme dahil etmek hatalı olsaydı, yıllarca ülkemizde hizmet etmiş Annemarie Schimmel gibi bir profesör tasavvuf tarihini anlattığı kitabına “İslamın Mistik Boyutları” gibi bir isim vermek yanlışına düşer miydi?

Ama Batılı bir profesör olduğu için yazımıza tenkit eden üstadımızın yok sayması pek doğal…

Velhasıl, tasavvuf gibi kavramlar vakıf olunduğu takdirde, Batı ve Doğu’dan ziyade bir bütünün içinde eriyip giderler gitmesine… Ama bazı özel tecrübelerin, yani tasavvufun içinde yer alan ve sadece Batılı değil bizdeki irfan kavramını bilenlerce “mistik tecrübe” olarak adlandırılan tasavvufun bazı özel meselelerini ideolojik olarak mistisizmden ayrı tutarak yorumlamak ve hatta onu modernleşmeden de etkilenmiş bir kavram karmaşası bünyesinde ortaya koymak bana pek doğru gelmiyor.

Doğu, batı, kuzey, güney ve cümle etraftan ziyade, kavramları da tek bir bakış açısıyla ele alsak ne hoş olurdu.

Şimdilik çerçeveyi çizdik, gerekirse kaynaklar ile de destekler, bu kavram üzerine konuşmaya devam ederiz.

SELİMCAN YELSELİ

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.