Buhara
İnsanlık tarihine İslam tarihi diye bakmak pekâlâ mümkündür. Bu nedenledir ki Mekke, Medine, Kudüs, Bağdat, Şam, Endülüs, Semerkant, Buhara, İstanbul, Bursa, Konya, Mardin gibi birçok şehir-yerleşim alanı; yüzyıllar boyu ilmin, irfanın, sanatın, edebiyatın, kültürün kalbi olmuştur. Elbette yazı başlığımız olan Buhara üzerine genel bir bakış açısı yapacaksak geçmişin izlerine dokunuşlarla aydınlatmak daha doğru olur kanaatindeyim.
Denilebilir ki Buhara, Semerkant, Belh asırlar boyu doğunun ve batının ilimde, sanatta, irfanda, edebiyatta faydalandığı buluşma merkezlerimizdendir. Tıpkı İstanbul gibi, Bağdat gibi, Konya gibi. İpek yolunun izlerini takip ettiğimizde bu coğrafyanın merkez olduğu görülür. Maveraünnehir, Mezopotamya, Orta Asya toplumlarının şehirleştiğine, medenileştiğine, insanlığı bilgiyle, hikmetle buluşturdukları menzillere işaret eder. Semerkant’ı, Buhara’yı, Belh’i, Konya’yı, Bağdat’ı, Şam’ı, Antakya’yı, Tarsus’u, İstanbul’u, Bursa’yı, Mardin’i ayrı tutan-farklı kılan bilge insanlar meclisinin Maveraünnehir’in vefakâr, fedakâr özelliklerindendir.
Kayseri, Sivas, Erzurum, Antakya, Tarsus gibi yerleşim alanlarının kayıtlarına bakıldığı zaman görülmektedir ki asırlar boyu Kuran ve Hadis ilimlerinin yerleşik haline geldiği hadis okullarından, tefsir, fıkıh, kelam okullarına, edebiyattan, sanata, hendeseye, fen ilimlerine açılımların sağlandığı da gözükmektedir. İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimiz (as.) gönderilen tüm dinlerin adıdır. Ali İmran 19. ayette; “Allah cc. katında din İslam’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın ayetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur.” hükmüyle bunu perçinliyor. Aynı surenin 85. ayetinde ise; “Kim İslam’dan başka bir din ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve ahrette de zarar edenlerden olacaktır.”
DEVAMI GERÇEK TARİH DERGİSİ ŞUBAT 2022 SAYISINDA