tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

H.Hilal Şahin

Doç.Dr., Giresun Üniversitesi Tarih Bölümü

    Babür’ün Vekayisi’nde Türk ve Moğol kavramları üzerine

    14.09.2022
    A+
    A-

    Asya’dan Avrupa’ya, Anadolu’dan Afrika’ya geniş bir coğrafyada yüzyıllarca hükmetmiş olan atalarımız, hem İslam’ın yayılmasında hem de Türk kimliğinin kalıcı olmasında büyük roller üstlenmişlerdir. Bir hükümdar için en zor şeylerden biri de birçok etnikten insanın yaşadığı bölgeyi yönetmek olmuştur. Buna en büyük örnekte Hindistan bölgesidir. Tarih boyunca kalabalık nüfusuyla ön plana çıkan Hindistan yüzyıllarca Türk idaresinde kalmıştır. Özellikle Babürlü Devleti’nin kurucusu Babür Şah zamanında Hindistan tam olarak Türk yönetimine girmiştir.


    Babür Şah ile Hindistan tarihinin en parlak dönemini yaşayan Babürlüler bilhassa Batı literatüründe “Mughal Empire” olarak bilinmektedir. Babür Hanedanlığına böyle denmesinin nedeni Babür Şah’ın anne tarafından Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu Cengiz Han, baba tarafından Timur’a dayanması mıdır? Bu ifadenin temelde dayanağı nedir? Tarihi bir yanılgı mı, basit bir yanlış, kasıtlı bir tutum mudur! Babürlülerin etnik menşeini Türk ve Moğol kavramlarının nerede ve nasıl geçtiğini Babürname ışığında inceleyerek, Babür’ün kendisini ne derece Türk hissettiğini ve Moğollardan farkını incelemeye çalışacağız. Farklı din, dil, kültür ve kimliklerin bir arada yaşadığı Hindistan’da Türkler, XI.yy’dan kalıcı bir güç, sonraki yüzyıllarda da belirleyici bir unsur olmuştur. (Avakova, Bokuleva, Abeldayev, 2012, s.441) İranlı, Avrupalı ve Arapların bu bölgeye karşı yürüttükleri siyaset tamamen sömürgeciliğe dayanırken, Türklerin Hindistan’a yeni bir yurt edinmek amacıyla gelmiş oldukları görülmektedir. Hindistan’ın Türk hükümdarlarının yönetiminde birleşmesi, yeni bir dönemin açılmasının olumlu gelişmelere vesile olduğu bilinmektedir. (Kulke, Rothermund, 2001, s. 672)


    Hindistan’ı vatan olarak tasavvur eden Türklerin bu bağlamda ülkenin kalkınmasına katkıda bulunmuş oldukları kaydedilmektedir. (Avakova, Bokuleva, Abeldayev, 2012, s. 441) Kaçınılmaz bir şekilde bu süreçte Türk ve Hint kültürü arasında çift yönlü etkileşimler vuku bulmuştur. (Halaçoğlu, 2006, s. 95) Bu etkileşim Mahatma Gandhi tarafından, “Hindistan bir ana, Türk milleti ve Hint milleti de bu anadan dünyaya gelen iki evlat gibidir.” şeklinde ifade edilir. Gandi’nin bu sözü, Hindistan’daki sosyal ve kültürel yapının Türk-Hint etkileşiminin bir izdüşümü olduğunu göstermesi bakımından kayda değerdir. Türkler liderlikleri süresince Hindistan’ın devlet yönetiminden ordu sistemine, edebiyattan kültüre, sanattan mimariye kadar pek çok alanda geliştiğini görebilmekteyiz. Türkler, Hindistan’ın vatan bilinciyle sahiplenilmesinin bir mahsulü olarak harikulade mimari eserleriyle Hindistan’ı imar etmiştir. Bu tahayyülün bir eseri olarak bugün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Forsu’nda yer alan 16 yıldızdan biri tarihî Babür devletini simgelemektedir.
    Babürlüler Devleti’nin kurucusu Babür Şah, (Roux, 2007, s. 385; Galip, 2013, s. 41). Türk ve Müslüman olarak bilinen bir devlet adamıdır. (Duğlat, 2006, s. 416) Babür Şah, nesebi babası tarafından Timur’a, annesi tarafından Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu Cengiz Han’a dayanmakla birlikte aslen bir Çağatay Türk’üdür. (Bayur, 1947, s. 6; Bıyıktay, 1991, s. 9) Asıl adı Zahîrüddin Muhammed olan Babür 1483’te Fergana’da doğmuştur. (Arat, 1970. s. 23) Babası Fergana Valisi Ömer Şeyh Mirza (Yurtaydın,1971, s. 287) annesi Cengiz Han’ın torunlarından Yunus Han’ın kızı Kutluğ Nigâr Hanım’dır.


    Çağatay Türkçesi’nin en büyük şairlerinden biri olan Babür Şah, hayatını (1483-1530), Çağatay Türkçesi’yle kaleme aldığı Babürname adlı eserine adeta nakşetmiştir (Arat,1970, Konukçu, 2003, s. 395). Bu eserin Çağatay Türkçesi ile yazılmış olması kayda değer bir ayrıntı olarak görülmektedir. Babür Şah dönemi ve sonrasında Türk dili, Türk kültürünün yayılması ve Türk nüfusun artması konularında halka baskının yapılmadığı kaydedilmektedir. Bu konuda bir siyasetin de güdülmediği görülmektedir. Yurtaydın, Babür’ün Sünni olduğuna ve bu dönemde Sünni inancın çok benimsendiğine işaret etmektedir. (Yurtaydın, 1971, s. 288) Bıyıktay da Babür Şah’ın zaferlerini hep Allah’ın lütfuna bağladığına yer vermektedir. Bıyıktay Babür Şah’ın şu cümlelerine yer vermiştir: “… Padişah olan ben dervişliğe hizmet etmekle iftihar ederim…” (Bıyıktay, 1941, s.46)


    Babür Şah dinî kimliğini net bir şekilde şöyle ortaya koymaktadır: “İslam uğrunda çölde avâre oldum, kâfirlerle hep çarpıştım; kendimi şehit etmeye azmetmiştim. Tanrıya şükür ki gazi oldum.” (Bıyıktay, 1991, s.46) Birçok tarih kitabında Babür Şah’ın, Türk tarih ve kültürüne, kişiliği ve bıraktığı eserlerle ışık tutan her koşulda Türklüğüyle övünen Türk hükümdarlardan biri olduğu yönündeki örnekler karşımıza çıkmaktadır. Bıyıktay Babür Şah için şunları söylemektedir: “…Onun çok sevdiği milleti Türklerdi…” (Bıyıktay, 1991, s.46) Babür Şah’tan sonra (1530) Hint-Türk İmparatorluğu tahtına sırasıyla, Hümayun Şah, Ekber Şah, Cihangir, Şah Cihan ve Alemgir Şah, Evrengzip, Bahadır Şah ve sonrasında da 1760 yılında İkinci Şah Alem geçmiştir.


    BABÜRNAMEYİ HATIRLAYALIM
    Türk edebiyatında hatırat türünün ilk örneği Babürname yani Vekayi’dir. Hatıratlar dönemin şart ve olaylarını anlatan önemli bilgi kaynakları arasında yer alır. Hatıratı yazan kişinin direk olayın içerisinde yer alması da tarih yazılığında ayrı bir önem teşkil etmektedir. Bir de yazılanlar farklı hatıratlarla, belgelerle örtüşüyor ve destekleniyor ise tarih araştırmalarında değerli bir kanıt oluşturmaktadır.
    Babur’un hatıratı ramazan 899 da Fergana tahtına çıkmasıyla başlar. Gazi Zihirüddin Muhammed Babür, dönemin olay, durum, şart ve özelliklerini yazıya döktüğü Vekayi’de Hindistan’a gitmeden önceki durumlarından başlayarak yazmaya, neden gittiklerini, gittiklerinde yaşadıkları zorlukları ve oraya hâkimiyet kurma süreçlerini anlatmaktadır. Bunların yanında her gittiği şehrin sosyal, siyasal, ekonomik durumunu hatta havasını, yetişen meyve ve sebzelerini hangi hayvanların bulunduğuna kadar birçok yönünü detaylı bir şekilde yazmıştır.
    Biz de bu çalışmamızda Babür Şah’ın; vaka, olaylar anlamına gelen “Vekayi” isimli eserinde Türk ve Moğol kavramlarının nerede ve nasıl geçtiğini, Babür’ün kendisini ne derece Türk hissettiğini ve Moğollardan farkını incelemeye çalışacağız.


    BABÜRLERİN ETNİK MENŞEİ HUSUSUNDA TARTIŞMALAR
    Babür Şah, Hindistan coğrafyasında Moğol kökenli olarak tanınmaktadır. Bunun nedeninin Babür Şah’ın anne tarafından Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu Cengiz Han’a -annesi Cengiz Han’ın torunlarından Yûnus Han’ın kızı Kutluğ Nigâr Hanım- baba tarafından ise Emir Timur’a -babası Timur’un torunlarından Fergana hâkimi Ömer Şeyh Mirza’dır- dayanması gösterilebilir (Galip, 2013, s. 50; Gömeç, 2012, s.177) Diğer yandan hükümdarlık geleneğinde, hükümdar olacak kişilerin, soy ağaçlarını belli bir güce dayandırmaları vakidir. Babür Şah’ın da benzer bir şekilde otoritesini güçlendirmek için böyle bir girişimde bulunmuş olması muhtemeldir. Diğer yandan İngiliz sömürgecilik anlayışının tesiriyle Türklerin Hindistan hâkimiyetinin izlerini yok etmek amacıyla Babürlülere Türk yerine Moğol denilmiş olması da ihtimal dâhilindedir.

    DEVAMI GERÇEK TARİH DERGİSİ EYLÜL 2022 SAYISINDA

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.